Travesti varlığı İstanbul’da birçok yönden Avrupa’daki en önemli merkezlerden biri halkine geldi. Yüksek topuklara adeta tünemiş, uzun saçlarını nispet yaparcasına sallayan ve takma kirpikleri ile göz kırpan – ilk bakışta, birçok yerel travesti kadın açık fikirli ve hoşgörülü bir toplumun resmini çiziyor.
Ancak yansıttıkları özgürlük ve güç üzücü bir gerçeği de gizler halde; Şehir ülke çapında ve Ortadoğu’nun birçok kenti ile kıyaslandığında travestiler açısından oldukça serbest görünse de, ayrımcılık ve kötü sosyal koşullar kısmen hâlâ yaygın. Bununla birlikte, tüm bu travestilerin paylaştığı şey, gerçek kişisel kimliklerini yaşamak için ödemek zorunda oldukları bedeldir, şiddet ve taciz rutini ile. Travestilerin İstanbul’daki yaşam seçenekleri genellikle seks işçiliği ile sınırlıdır.
24 yaşındaki bir travesti olan ve aynı zamanda uluslararası bir şirkette proje yöneticisi olan Paris kendini “şanslı bir travesti” olarak tanımlıyor. Büyük boy güneş gözlükleri, boyalı tırnakları ve prenses saçlarıyla, doğum cinsiyetini tespit etmek zordur, bu muhtemelen diğerleriyle aynı önyargılarla yüzleşmek zorunda kalmamasının ana nedenidir. Esasen, Biyolojik olarak bir erkek olarak kaldığı için kendini “androjen” olarak tanımlamayı sever ve hiçbir zaman iş bulmada problem yaşamamıştır.
Kulüplerde çalışan 46 yaşındaki travesti Lou Lou ise, Travesiler için iş fırsatlarını sorulduğunda cevabı çok netti: “İstanbul’daki travestilerin insanların yüzde 95’inin hayatta kalmak için seks işçisi olmaktan başka seçeneği yok.” Dedi. “Ve olmasanız bile, herkes size bir fahişe olarak bakacaktır. Travestilik ve fahişelik insanların zihninde bir çift oluşturur”.